Okuyanların fikirlerine, geleceğine, hayatının her dönemine etki eden kitaplar vardır. Enbirinci olarak sizler için mutlaka okunması gereken kitapları derledik.
10- Bülbülü Öldürmek – Harper Lee

“Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.”
1960’da yayımladığından bu yana bütün edebiyat severlerin gönlünde özel bir yer edinen efsane bir kitap. 20. Yüzyılın başlarında ABD’nin güneydoğu eyaletlerindeki insan davranışı ve ortak vicdan konularını ele alıyor.
9- 1984 – George Orwell

‘’Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymama demektir. Bağlılık, bilinçsizliktir.’’
1948 yılında yazıldı, zekice kurgulandı, politik anlamda devrim niteliği taşıyan bir kitap. 1984 yılı geçse de, günümüzü ve geleceği simgeleyen yazıldığı dönemin çok ötesinde olan bu roman güncelliğini hiç bir zaman kaybetmeyecek gibi görünüyor.
8- Fareler ve İnsanlar – John Steinbeck

‘’İnsanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur. Bana zaten bu ikisi birlikte pek olmuyor gibi geliyor. Gerçekten akıllı bir adama bakıyorsun, hiç de iyi biri olmadığını görüyorsun.”
Fareler ve İnsanlar, iki mevsimlik tarım işçisinin arasındaki dostluğun karmaşık bir hikayesini ele alıyor. En büyük hayalleri küçük bir toprak satın alıp insanca yaşamaktır. Ne yazık ki, fareler ve insanların en iyi düşünülmüş planları çoğu zaman boşa çıkar.
7- Dönüşüm – Franz Kafka

“Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi. Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var.”
Franz Kafka‘nın kitaplarında ki böcek metaforu insanı düşünmeye ve hayatı sorgulamaya itiyor. Benliğini kaybeden bir insanın nasıl toplum ve ailesi tarafından dışlandığı ve ölüme terk edildiği çarpıcı bir şekilde ifade ediliyor.
6- Fahrenheit 451 – Ray Bradbury

“Kitap yakmaktan daha kötü suçlar vardır. Bunlardan biri de kitap okumamaktır.”
Ray Bradbury sadece bilimkurgunun değil fantastik edebiyatın ve korkunun da yirminci yüzyıldaki ustalarından biri. Bilimkurgunun iyi edebiyat da olabileceğini kanıtlayan belki de ilk yazar. Yayımlandığı anda klasikleşen, distopya edebiyatının dört temel kitabından biri olan Fahrenheit 451 ise bir yirminci yüzyıl başyapıtı.
Guy Montag bir itfaiyeciydi. Televizyonun hüküm sürdüğü bu dünyada kitaplar ise yok olmak üzereydi zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe veriyordu. Montag’ın işi ise yasadışı olanların en tehlikelisini yakmaktı: Kitapları.
5- Çavdar Tarlasında Çocuklar – J.D. Salinger

“Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.”
Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger’ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler… Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield’in masumiyet arayışının iç burkucu romanı.
4- Uçurtma Avcısı – Khaled Hosseini

“Çocuklar boyama kitabı değildir. Onları en sevdiğin renklere boyayamazsın…”
Tekrar tekrar okuyacağınız gerçek bir dostluğun hikayesi. Daha önce hiçbir romanda değinilmemiş tarihin perde arkasını önümüze seren bu roman, etnik ve dini farklılıklara rağmen birbirinden kopamayan iki dostun hikayesini anlatıyor.
3- Martı – Jonathan Livingston

“Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!”
Richard Bach, kurgu ve hayal konusunda birçok eser yazdı. Kitaplarının çoğunu kendi hayatından esinlenerek yazdı. Hava Kuvvetleri’nde pilot olarak çalıştı. Ardından birçok işe girdi. Kitaplarının çoğunda bir şekilde uçmaktan bahsetti. 1970 yılında; yem bulmak için uçmak yerine hızlı ve akrobatik uçmayı seçen bir martının hikâyesini anlatan kitap vazgeçilmezler arasında.
2- Hayvan Çiftliği – George Orwell

“Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir.”
Eşitlikçi bir toplum hayalinin diktatörlüğe geçişini anlatan muhteşem bir romandır.
1-Satranç – Stefan Zweig

“Suskunluğun siyah okyanusundaki cam fanuslu bir dalgıç gibi yaşıyordu insan, kendisini dış dünyaya bağlayan halatın kopmuş olduğunu ve o sessiz derinlikten hiçbir zaman yukarı çekilmeyeceğini ayrımsayan bir dalgıç gibi hatta.”
Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç’ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya’da yaşamaktaydı. Satranç’ta da, olay yeri olarak New York’dan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.
0 Yorum